29 Mayıs 2007

Birey ve Toplum -2

Sorunun çözümünden önce biraz daha tespit yapalım. Bu sefer çevre koşulları ile ilgili.

Hepimiz tembeliz. İnsanın doğası tembel. Mümkünse aynı şartlarda çalışmadan para kazanmayı; sınavlarda bişiiler öğrenmeden geçmeyi isteriz.

Özellikle biz. Özgürlük için savaşmışız ama demokrasi için "oluuur" diyip ne denirse kabul etmişiz. Özgürlük için savaşırken haklarımız için savaşmayı fuzuli bulmuşuz.

"Bi lider çıksada takip etsek" düşüncesindeyiz. Kaçımız bir sivil toplum kuruluşuna üye?

Demokrasi için çaba harcamamış oluşumuz, ona nasıl sahip çıktığımızdan belli.

Radikal sağcı olmasına rağmen en çok demokrasiden gem vuran parti bile çoğunluğu ele geçirince demokrasiyi çoğunluk diktasına çeviriyor. "Anayasayıda değiştiririm, gerekirse rejimi de" diyebiliyor.

Bir diğer tespit de tüm bunlardan rahatsız olnaların olanlar karşısında seyirci kalmaları. Şu Cumhuriyete sahip çık mitinglerine kadar daha da karamsardım. Ama orada rahatsız olanların tepkilerini görebildik. Ancak bıçak kemiğe dayandıktan sonra.

Kendi çıkarlarından vazgeçerek toplumun iyiliği için bişiiler yapmaya hazır insanların olduğunu ve hiç de az olmadıklarını hissediyorum. Eksik olan tek şey biraz cesaret. Bekledikleri ise onları harekete geçirecek bir olay yada mantıklı bir organizasyon.

Çevre koşulları hakkında katkınızı bekliyorum.

Üçüncü aşamada nasıl bir toplum hedeflediğimizi tartışabiliriz. Son olarak da buraya nasıl ulaşabileceğimizi.

Not: Gerçekten gereksiz ahkam kestiğimi düşünüyorsanız burada durayım. Yoksa daha da uçaçağım.

2 yorum:

Ali Sağlam dedi ki...

Çok güzel...

Birçok yere katılmasam da çok iyi olmuş bu tespitler.

Tembellik: İnsanlar tembel görünmelerinin sebebi sadece ihtiyaclari ile ilgili oldugunu dusunuyorum. Eger ihtiyaclar olusursa durumun cok farkli olacagini soyleyecegim.

Sivil Toplum: Turkiye'de dernek ve vakiflarin tarihine bakmak lazim. Osmanli binbir turlu vakif kurmus. Hatta o insanlarin simdi ne kadar da cevreci olduklarindan dem vurabiliyoruz. Kuslari sevmis yarali kuslar icin vakif kurmuslar mesela.

Mesele acaba boyle mi?

Vakif dini bir kavram. Vakfedilen eser veya yer kisisel mulkiyetten cikiyor ancak gelirlerini kisilere verebiliyorlar :) Padisahin bahsettigi bir arazi daha sonra yeni padisah tarafindan alinmamasi icin harika bir cozum olmus vakiflar... Hepsi icin bunu soylemek zor olsa bile.

Sivil toplum gelenegimizi buarlarda arayabiliriz. Yine ihtiyaclar belirlemis olarak...

Digerlerinde de farkli dusunuyorum. Hatta en sagda kim var ve sol var mi, diye de ahkam keselebilirim.

Ancak tek bir problem soylemem gerekirse sadece egitim derim. Cozdugumuz zaman, ulkenin farklı olmasini saglayacak tek bir problem: Egitim.

Insanlarin modern devlette en temel iliski bicimi olan verginin ogrenilmesi gerekiyor.

Ahkam kesmek iyidir dedim; devam ettim :) Simdilik benden bu kadar.

"Kendi çıkarlarından vazgeçerek toplumun iyiliği için bişiiler yapmaya hazır insanların olduğunu ve hiç de az olmadıklarını hissediyorum." Buna asla inanmam. Bal tutan parmagini yalar.

ustertuna dedi ki...

Ahkam kesmek ile kastım aslında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmam. Biraz tehlikeli bir durum. Yanılma ihtimali yüksek.

Mesela vakıf konusunda hiçbir bilgim yok.

İhtiyaçlar konusunda Maslow'un üçgenini araştırmaya çalışıyorum. Onunla ilgili de yazacağım.

Eğitimin önemi şüphesiz. Sorun bunu kimin düzenleyeceği ve sağlayacağı.

Vergi konusu aklıma gelmemişti. Üzerinde düşünmek lazım.

Çetin Altan'ın dediği gibi "Enseyi karartmayalım." Ben hala umutluyum.

Tartışma faydalı. İnsanda farklı çağrışımlar yaratıyor. Katkı için teşekkürler.