23 Kasım 2006

İstanbul Trafiği


İstanbul'un Anadolu yakasında oturup Avrupa yakasında çalışanlardanım.

İstanbul'u seviyorum. Trafiği seviyorum. Hergün saatlerce trafikte vakit geçirmeyi seviyorum.

İşini doğru dürüst yapmayan müteahhitleri kontrol edemeyen belediyeyi seviyorum. Seyrantepe kavşağında servis yollarını açmayı unutan ve inşaata başladıktan sonra şikayet üzerine servis yollarını açan müteahhiti seviyorum. Aynı inşatta çalışan bir (sayıyla 1) işçiyi ve bu işciyi seyreden yedi (sayıyla 7) işçiyi seviyorum.

Uzmanların hesaplarına göre trafikte kaybedilen her bir saatte arabalarımızın egsozlarından dışarı attığımız yıllık 3,5 milyar doları harvurup harman savurmayı seviyorum. Köprülerden toplanılan paranın gişeler nedeniyle oluşan trafik sıkışıklığında havaya savurduğumuz paradan çok çok daha az olmasını ve aslında gişeler ile akaryakıt istasyonlarına ruh ve sinir hastalıkları hastanelerine hizmet ettiğimizi bilmeyi seviyorum.

OGS sayesinde Boğaziçi köprüsünde %11 azalan trafiği buna rağmen OGS kullananların sayısının artmayarak Fatih köprünüse %10 trafik artışı olarak yansımasını seviyorum.

Trafiğe hergün katılan 600 aracı ve İstanbul'daki toplam 2,8 milyon aracı ve bu araçların tüm trafik kurallarına uyan, emniyet şeritlerini ihlal etmeyen, karşısındaki sinyal verince yol veren sürücülerini seviyorum.

İstanbul'u seviyorum. Trafiğini daha çok seviyorum.

Devamını okumak için...

20 Kasım 2006

Fenerbahçe Maçları - FB:BJK


Yazık oldu. Böyle kötü oynayan bir bejiktaş'a karşı galip gelememek çok yazık oldu.
Negatif bir elektrik vardı heryerde. Daha girişte insanlar birbirlerini itiyorlardı. Tribünde hiç alışık olmadığımız şekilde kavgalar çıkıyordu.
Negatif elektrik takımada yansımıştı herhalde; onlarda, özellikle Tümer ve Alex, Fenerbahçe ataklarını rakip oyuncu gibi kesiyorlardı.
En çok üzüldüğüm ise tribünlerin durumuydu. Dün Fenerbahçe taraftarının tribünde bittiği gündür. Koskoca maçta tek bir organize tezahürat yapıl(a)madı. Sarı-lacivert-şampiyon-fener bile sarı da kaldı. 2500 kişilik bjk çarşı 50000 kişilik taraftarı bastırdı. Tek yapabildiğimiz ıslıklamak oldu.
Futbolda taraftar - müşteri ilişkisi üzerinde kafa yorulabilinecek bir konu. Dünkü müşteriler gösteriyi beğenmedi. Desteklemek için seslerini bile çıkarmadılar.
Artık hiçbir maçtan sesim kısılmış gelmiyorum. Eski tribünlerimi geri istiyorum.

Devamını okumak için...

19 Kasım 2006

Broadway'den İstanbul'a Müzikaller

Dün akşam "Broadway'den İstanbul'a Müzikaller"i izlemeye gittik. Gösteri daha önce geçen yaz Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda sergilenmiş. Söylendiğine göre yoğun istek üzerine önce tek gala olarak Bostancı Gösteri Merkezi 'nde gösterilmesi planlanmış ve "Kadın Fonu Yararına" tekrarına karar verilmiş.

Gösteri iki bölüm halinde ünlü müzikallerin bilinen şarkılarından oluşuyor. İlk perdede yabancı müzikaller, ikinci perdede ise Türk müzikaller var. Örnek olarak benim aklımda broadway müzikallerinden My Fair Lady , Wizard Of Oz , Cabaret , Phantom Of The Opera , Cats , Hair , Fiddler On The Roof , West Side Story , Sweet Charity , Les Miserables , Grease ; Türk müzikallerinden ise Hisseli Harikalar Kumpanyası , Lüküs Hayat , Yedi Kocalı Hürmüz , Geceye Selam , Şen Sazın Bülbülleri , Yaygara 70 kaldı.

Sanatçılardan ise Keremcem, Seden Gürel, Sevval Sam, Şehnaz Sam, Barış Berker, Gazi Şeker, Mert Turak, Onur Turan, Selen Uçer sayılabilir. İkinci perdenin sonuna doğru Emel Sayın müzikallerde de yer alan bir şarkısını konuk sanatçı olarak söyledi. Gösterinin finalinde ise Lüküs Hayat vardı. Suna Pekuysal rahatsızlığı nedeniyle katılamamış. Zihni Göktay konuk sanatçı olarak Lüküs hayat şarkılarını söyledi. Tam 22 yıldır her yıl oynanıyormuş Lüküs Hayat.
Bu yılda bir ay boyunca sahnelenecekmiş. İlgililenenlere bilgi.
Yorumlara gelince; gösteri bana biraz amatörce hazırlanmış geldi. Danslarda senkronizasyon hiç yoktu. Sanırım şarkılara çalışmaktan danslara pek vakit kalmamış. İlk perdede güya hoşluk yapmak niyetiyle şarkı aralarına giren arabeskçi esprisi çok başarısızdı. Birara dançılardan biri sandalyenin üzerine çıkarken düştü. Bir başka şarkıda Şevval Sam ile bir dansçı çarpıştı. Kimse sakatlanmadan yada sahneden düşmeden gösteri tamamlansa da rahat bir nefes alsam dediğim bile oldu.
Bu tür durumarda maliyet-etkinlik analizi yaparım. Ben verdiğim paranın kaşılığını aldığımı düşünmüyorum. Diğer bir yandan da üzerinde Haldun Dormen imzası bulunan bir işin bu kadar amatörce sergilenmesi beni çok üzdü.
Olumlu hatırlayacağım tek şey orkestranın performansı olacak.

Devamını okumak için...

17 Kasım 2006

Axcess Kızı


Hafta içinde Atatürk Havalimanında Axcess kartın valesine bıraktığım aracımı alacaktım. Otopark ücretini öderken önümdeki bayanın konuşması tanıdık geldi. Kimdi diye düşünürken baktım, aaa, "axcess kızı". O da arabasını alacak. Görevliler bişiiler anlatmaya çalışıyorlar. Olayı axcess kızı kredi kartını geri aldıktan sonra anladım. Axcess kızı başka bir bankanın, hem de aynı alanda hizmet veren bir bankanın, kredi kartını kullanıyordu. Görevlinin uyarısını da yanlış anlamış olacak ki, reklamlarından alışık olmadığımız bir sinirlilikle kartını alıp hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.

İlgilenenlere "official Özgü Namal website"

Devamını okumak için...

14 Kasım 2006

Geçmiş Oldu

Ameliyatımızı olduk. Benim tahmin ettiğimden daha az sıkıntılı oldu. Artık Can'ın kafası uyurken terlemiyor. Horlaması da geçti. Gece yanına gidip nefes alıyor mu diye kontrol ediyoruz.
Sabah yedide hastanede idik. Rutin kontrol sonrasında eğlenceli bir şurup içirdiler. Koptuğumuz an ise Can'ın "Heeeerrkeseee Alleeyykiimselam" demesi oldu. Ameliyata saat sekiz gibi aldılar. Sanırım toplam bir-birbuçuk saat sürdü. Hemşirenin söylediğine göre ayılırken hiç ağlamamış. Odaya geldikten sonra da hiç ağlamadı. Sadece yatağına yatmak istemedi. Öğle yemeği için dondurmasından bir iki kaşık alınca biraz çıkardı o kadar. Öğleden sonra ise yatağında zıplamayı bıraksın diye bilgisayarda internet üzerinden oyun oynamasına izin verdik.
İlk gece ve daha sonraki geceler hiç bir problem çıkmadı. Çok şükür diyelim. Ben genel narkozdan korkuyordum. Sonunda "Geçmiş oldu." yani. Bakalım hastalıklar devam edecek mi?

Devamını okumak için...

9 Kasım 2006

Can'ın Genizeti


Daha önce de Can'ın bir kaç rahatsızlığından bahsetmiştim. Detaylı incelemeler!! sonucunda aslında hepsinin geniz eti kayaklı olduğu konusunda ikna olduk. Burcu'nun ve kardeşlerinin de geniz etleri küçükken alınmış. Kalıtımsal herhalde.

En son geçen hafta Cumartesi yanda gördüğünüz röntgeni çektirdik. Can da alıştı herhalde. Hastanede her denileni hiç sıkıntı çıkartmadan yerine getiriyor. Dişlerin arkasında kulak boşluğunun ön tarafında geniz etinin hava kanalını nasıl darlaştırdığını görebilirsiniz. Biz de bu röntgeni görünce "tamam ameliyat ettirelim" dedik.

Bir aksilik olmazsa bu cumartesi ameliyat olacağız. Şu an itibariyle biraz nezlesi var. Bakalım; doktor son kontrolden sonra duruma göre erteleyebilir.

İlgilenenlere; genizetine latince "adenoid" ameliyatına da "adenoidektomi" deniyor. Konu ile ilgili detaylı bilgilerere buradan, buradan ve buradan ulaşabilirsiniz. Ameliyatla ilgili bilgi. İngilice çocuk sağlığı. Bir de olması gerektiği durumu gösteren resim.

Devamını okumak için...

5 Kasım 2006

Fenerbahçe Maçları - FB:Gaziantepspor


Yağmurlu ve soğuk İstanbul cuma akşamında biraz da trafikle cebelleşerek Levent abi ile buluştum. Eve uğrayıp üstümü değiştirip 20:00 de başlayan maça işten çıktıktan 3 saat sonra ulaşabildim. (İstanbul'u seviyorum.)

Tribünler soğuk ve cuma akşamı olmasının etkisiyle Fenerbahçe standartlarına göre boştu. Ayrıca Migros tribünüdeki Genç Fenerbahçelilerde anlayamadığım bir gruplaşma vardı. Maç boyunca sadece 5 dakika organize tezahürat olabildi. Umarım Bjk maçına kadar sorunlarını hallederler.

Maça gelince; ilkyarı bence kötü oynadık. Zenga Antep'i İtalyan stili oynatıyor. Ne kendileri oynadılar ne de bizi oynattılar. Tümer'in vermediği paslardan dolayı oyuna küsen Uğur Boral bir de sakatlanınca yerini Ümit Özat'a bıraktı. (Benim defansın solu için tercihim herzaman Uğur'dan yana oldu.) Sonra oyun değişti. Sol kanat işledi ve gol organizasyonların tamamında Ümit hatasız hatta hayatının en iyi maçını oynadı. (Yüzümü kara çıkarttı.)

Bir de Volkan'ın yediği komik bir gol var. Stadta anlamamıştım Volkan'ın neden üstüne gelen topta ters tarafa yattığını. Eve gelip üç beş sefer daha izledim. Hala anlayabilmiş değilim. Bu yeni toplar giderken yön mü değiştiriyor ne?

Boş tribünler, kakafoni şeklindeki teahüratlar ve kısır geçen ilkyarı ikinci yarıda atılan 5 gole rahmen beni olumsuz etkiledi. Bu hafta pek keyif alamadım. Budur.

Devamını okumak için...

4 Kasım 2006

Nescafe "Latte Macchiato"


Burcu ders çalışıyordu. Ben de manevi destek yanında. "Kahve yapar mısın?" dedi. İşi gücü olmayan adam olarak canım Latte Macchiato çekti. Evde ise sadece nescafe var. Nescafe'nin web sayfasında tariflere ulaştım.
Benim tarifim şu şekilde: IKEA'dan aldığım (daha sonra Paşabahçe'de de bulduğum) büyük bardakların dörtte üçü kadar süte (Pınar pastorize) üç kaşık nescafe klasik iki kaşıkta toz şeker koydum. Sütü kaynamayacak kadar ısıttım. Sütü kaynatınca üstünde oluşan şeyi sevmem. Diğer yandan da Tikveşli Krema yı çok az sütle beraber el mikseri ile çırptım. Isınmış sütü nescafe ve şeker ile karıştırdım. karışımı da el mikseri ile çırptım. üzerinde biraz köpük de oluştu. Sonrada çırpılmış kremayı ekledim.
Burcu bile (ki ööle benim deneysel çalışmalarımın hepsini beğenmez) "çok güzel olmuş gene yapalım" dedi. Ben de beğendim. Tavsiye ederim. Evde hemen yapılabilecek keyifli kahve. Fotoğraf makinamız kırılmasaydı resim de eklerdim ama bir sonrakine inşallah.
Bu arada nette latte ile ilgili aranırken Bursa'da SIESTA adında bir kafenin web sayfasına denk geldim. İlginç. Yolumuz düşerse uğranası geldi.

Devamını okumak için...

3 Kasım 2006

Autoshow ve yazmaya tekrar başlamam

Dün akşam Autoshow'un açılış kokteyli vardı. Kalabalık, lacivert takım elbiseli insan güruhu ile beraber kokteyl, yeni araçlar, stand görevlileri dolu bir aktivasyon oldu. Bu fuarda yeni ve farklı araçlar var. Yeni lansmanlar ve konsept araçlar ilgi çekici. Devamını anlatmayayım. Gidince orada görürsünüz. (Uğraşmayın bedava bilet bulunmuyor.)


Fuarda bir çok eski arkadaşımla beraber eskiden aynı bölümde çalıştığım Ragıp ile karşılaştım. Benim bloguma tesadüfen onun başka bir arkadaşının bloguna yazılmış yorumdan ulaşmış. İlk defa beni tanıyan fakat benim sayfaya girmesini rica etmediğim birisi sayfayı bulup okumuş. Evet evet gerçekten benim zorlamam dışında sayfaya girip takip eden biri oldu. Eyooo. Artık bu gazla bi iki hafta daha yazarım ben.

Bi de şu işlerin yoğunluğu olmasa. Teyzem derdi: "Nişadırlısın sen". Doğunca arkasına nişadır (Na2CO3) sürülenler koşturup durularmış. Bu aralar gene sıkılacak vakit bulamıyorum. Nişadır fazla kaçtı herhalde.
Devamını okumak için...