20 Ağustos 2007

Fenerbahçe Maçları - FB:Gaziantepspor

Bu hafta maça Burcu ve Can'la beraber gittik. Can'ın büyümüş olduğunu birkez daha farkettik. Tezahüratlara, şarkılara daha bilinçli katılıp tempo tutuyor bayaa bayaa.

Maç geç saatte olduğu için sonuna doğru biraz uyuklamaya başladı. Ama sıkıntı olmadan bitirdik maçı.

Maç ise ilginçti doğrusu..

Zico tüm kadroyu yedeklerden oluşturmuştu. Daha önce kadronun böyle olacağını bilmeyen arkadaşların yüzü oyuncular tek tek anons edilirken gerçekten görülmeye değerdi.

Bence çok iyi de oynadılar. Burcu taraftarın azlığından bahsederken "sanki sahada da daha az sayıda oyuncu var" şeklinde bir tespitte bulundu. Ben de futbolda alan daraltma ile ilgili kısa bir bilgilendirme yaptım :)). Bunu oyunun ilk yarısının başında çok iyi yaptılar ve zaten gollerde bu arada oldu.

İlginç olan başka bir olaysa hakemin devrelerin ortasında su molası vermesiydi. Tüm oyuncular basketteki gibi yedek kulübesinin önüne gittiler. Su içip kafalarını falan ıslattılar ve iki dakika sonra oyuna döndüler.

Aslında teknik olarak da molalar kullanılabilir futbolda. Amerikan futbolunda olduğu gibi reklam gelirlerine de faydası olur. (AF'da her devrenin bitimine iki dakika kala reklam molası veriliyor. Endüstriyel spor olayı)

Bu arada bilmeyenler için yedek Fenerbahçe maçı 2-1 kazandı.







Devamını okumak için...

17 Ağustos 2007

Çetin Altan ve Çağdaşlaşma

Çetin Altan bugünki milliyet gazetesindeki köşede Japonya ve Türkiye'deki çağdaşlaşma sürecini değerlendirmiş ve şöyle demiş:
"Her 2 çağdaşlaşma girişiminin arasındaki fark neydi acaba?
Japonya, "çağdaşlık"ın simgesi olan Batı Avrupa'nın "üretim biçimi"ni taklit etmekle başlamıştı yeni bir evreye ve "tüketim biçimi"ni de yerel bırakmıştı.
Türkiye ise, "tüketim biçimi"ni taklit etmiş ve "üretim biçimi"ni de olduğu gibi bırakmıştı."


Tam aklımdaki sorulara cevap oldu. Çok beğendim ve sizinle de paylaşayım dedim. Daha önce tüketim ve modernleşmemizle ilgili bir kaç yazı yazmıştım. Çetin Altan burada gene kendi üslubuyla olayı yorumlamış. Çok çok yerinde bir tespit.

Bence süreç hala böyle devam ediyor. Amerikalı gibi tüketmeye ve mümkünse hiç üretmemeye çalışıyoruz. Sanırım sadece günlük yaşamanın, Orta Asya'dan beri göçebe olmanın, planlama yapamamanın bir sonucu bu. "Ben günü kurtarayım da gerisi ne olursa olsun!


Devamını okumak için...

16 Ağustos 2007

Fenerbahçe - Anderlecht

Bu sezon da canlı seyrettiğim Fenerbahçe maçlarını yada maçlarda benim dikkatimi çekenleri ve kişisel değerlendirmelerimi yazmaya çalışacağım.

Dün akşamki maçın en önemli olayı bence Zoti ve Serdar ile beraber gitmemizdi. Ayarlasan bu kadar denk gelmez. Bi sürü tesadüf ve son dakika organizasyonlarıyla maça hep beraber gidebildik.

Asıl önemli olan Zoti'nin Fener forması giyip tezahüratlara bile katılmasıydı.


Zoti'nin gelmesinin neden bu kadar ilginç olduğunu bırakalım da Zoti karalama defterinde kendisi anlatsın :)). Bu da değişik biri mim hadisesi olsun.
Dünkü maçta dünya gözüyle ve Fener formasıyla Roberto Carlos'u sahada canlı izlame fırsatı buldum. Kesinlikle ayrı bir kategori. Bu kadar sakin, kendinden emin, bu kadar hızlı bir futbolcu hiç görmemiştim. Seyir zevki olarak bireysel yetenekleri severim. Ortega, mesela, takıma hiç katkısı olamsa da zevkle seyrettiğim bir oyuncuydu. Bu nedenle bu yılki kombine Roberto Carlos sayesinde parasını çıkaracağını kanıtladı.
Maçı duymuş yada okumuşsunuzdur zaten. Burada yendik. Orada beraberlik falan olur. Turu geçeriz. Ama ilk yarıdaki futbolu tüm maça yüksek tempolu olarak yanıtamazsak Şampiyonlar Liginde madara oluruz. Bakalım.
Teknik olarak hızlı yapılan tekpaslar ve daha önceden çalışılmış olduğu belli olan hücum organizasyonları göze batıyor.
Yeni sezona ben de hazır olmadan girmişim. Bütün maçı Fenerium Üst'te ayakta seyredince belim ağrımış. Biz de maç kondiayonu kazanacağız herhalde zamanla.



Devamını okumak için...

10 Ağustos 2007

Tatilden meyveyle döndüm

En sonunda bütün bir yıl beklediğim tatil de bitti ve işe ve İstanbul'a geri döndük.

İşe başlayınca çok güzel bir sürprizle karşılaştım.


Bir kaç yıldır yaz tatillerinden işe dönüşleri çarşamba gününe ayarlıyorum. Yani izin pazartesi ve salı da devam ediyor.

İmkanınız varsa kesinlikle tavsiye ederim. Tatil sonrası iki gün İstanbul'da aylaklık süper geliyor. Ayrıca iş yerinde ilk hafta daha ne olduğunu anlamadan bitiveriyor.

Tatil turnemizi bir hafta Bodrum, üç gün Ankara, üç gün Yalova, üç günde İstanbul şeklinde gerçekleştirdik. Fırsat olursa detayları sonra anlatırım.

İşyeindeki arkadaşların dahili numaralarını unutacak kadar tatil iyi gelmiş bana.

Tatil sonrası ilk gün öğleden sonra kapıdaki güvenlikten bana tanımlanamayan bir cisim geldiği bilgisi geldi. Hediye konusunda hassas olan şirkette kısa bir kriz yaşandı. Paket gelince anladık ki Burcu göndermiş.

Tanımlanamayan cisim ise çiçek buketi şeklinde bir meyve sepetiymiş. İşyerinde hep beraber hayretle nasıl bişii diye inceledik ve sonrada fotoğraflayıp mideye indirdik.

Güvenlik krizi dışında bir sorun daha oldu. İşyerindeki arkadaşlara anlatamadım:"Özel bir gün falan değil, Burcu aklına esince yapar bööle şeyler."

Umarım yılın geri kalanı da aynı ağız tadıyla devam eder.


Devamını okumak için...