31 Mayıs 2007

3,14 Göztepe

Her nekadar ibeking ve zoti bizim de orada bulunduğumuzdan bahsetmemiş olsalar da; (benimki kadar sıkıcı bir blog'a herhalde link vermeye çekinmiş olacaklar) zoti'nin askerden gelişini kutlarken biz de aynı masa etrafındaydık. (sitem, web sitem :)

Her zamanki gibi süper eğlendik. Zaten garanti eğlence arıyorsanız kesinlikle tavsiye ederim. Bora Öztoprak'ın şarkıları, sesi ve şovu çok başarılı. Ancak Kaan (Öztürk)'ını da anmadan geçmemek lazım. İşin asıl eğlencesini Kaan sağlıyor. Burcu'nun doğum gününde de gitmiştik. Gülmekte yanaklarım ağrımıştı. O kadar yani. Gerisini siz düşünün. Ayrıca Şemsa ile FB maçında da görmüştük kendisini. Daha bi kanım ısınmıştı. :)



Mekanın web linki burada. Galiba orası eskiden North Shields 'mış. Caddede Göztepe parkının karşısında. Kesinlikle rezervasyon öneririm. Gidip de kapıdan dönebilirsiniz. Bora ile Kaan Cuma ve Cumartesi akşamları çıkıyorlar. Bir tebrik de mekanın havalandırmasına. Ben bu kadar iyi havalandırılan bir yer görmedim. Sigaradan hiç rahatsız olmuyorsunuz. Dev ekranda maç seyretmek için de ideal. Can ile beraber şampiyonluk maçını da orada seyrettik. Başka aileler de vardı çocuklu. Çocukla gidip bira içerek maç seyredilebilecek ender yerlerden.

Bu arada Can orada da bi kız arkadaş buldu. Dayısına çekerse gerçekten ilerde işimiz var :)

Kısacası mekan şiddetle tavsiye olunur.


Devamını okumak için...

29 Mayıs 2007

Birey ve Toplum -2

Sorunun çözümünden önce biraz daha tespit yapalım. Bu sefer çevre koşulları ile ilgili.

Hepimiz tembeliz. İnsanın doğası tembel. Mümkünse aynı şartlarda çalışmadan para kazanmayı; sınavlarda bişiiler öğrenmeden geçmeyi isteriz.

Özellikle biz. Özgürlük için savaşmışız ama demokrasi için "oluuur" diyip ne denirse kabul etmişiz. Özgürlük için savaşırken haklarımız için savaşmayı fuzuli bulmuşuz.

"Bi lider çıksada takip etsek" düşüncesindeyiz. Kaçımız bir sivil toplum kuruluşuna üye?

Demokrasi için çaba harcamamış oluşumuz, ona nasıl sahip çıktığımızdan belli.

Radikal sağcı olmasına rağmen en çok demokrasiden gem vuran parti bile çoğunluğu ele geçirince demokrasiyi çoğunluk diktasına çeviriyor. "Anayasayıda değiştiririm, gerekirse rejimi de" diyebiliyor.

Bir diğer tespit de tüm bunlardan rahatsız olnaların olanlar karşısında seyirci kalmaları. Şu Cumhuriyete sahip çık mitinglerine kadar daha da karamsardım. Ama orada rahatsız olanların tepkilerini görebildik. Ancak bıçak kemiğe dayandıktan sonra.

Kendi çıkarlarından vazgeçerek toplumun iyiliği için bişiiler yapmaya hazır insanların olduğunu ve hiç de az olmadıklarını hissediyorum. Eksik olan tek şey biraz cesaret. Bekledikleri ise onları harekete geçirecek bir olay yada mantıklı bir organizasyon.

Çevre koşulları hakkında katkınızı bekliyorum.

Üçüncü aşamada nasıl bir toplum hedeflediğimizi tartışabiliriz. Son olarak da buraya nasıl ulaşabileceğimizi.

Not: Gerçekten gereksiz ahkam kestiğimi düşünüyorsanız burada durayım. Yoksa daha da uçaçağım.

Devamını okumak için...

23 Mayıs 2007

Birey ve Toplum

Globalleşmeden ve kapitalistleşmeden önce ne güzel de yaşıyoduk. Mahallelerde insanlar birbirlerine yardım ediyordu. Komşudan bir fincan bişiiler isteyebiliyorduk. Eski çoraplardan örülmüş paspaslara ayaklarımızı silip komşudan su içiyorduk oyun arasında. Çok fazla beklentimiz de yoktu. Hayat çok konforlu değildi ama beraber yaşanabiliyordu.

Bekçiler güvenliği sağlamaya yetiyordu.



Belki birey olarak çok fazla hakkımız yada konforumuz yoktu ama beraber yaşamak konusunda bi sıkıntımız da yoktu.


Sonra birden bire birey olduğumuzun farkına vardık. İletişimin hızlanması sayesinde TRT2 ler sonra da Magic Box'lar girdi hayatımıza. Telefon yazdırmaz olduk. Herkesin evinde telefon yokken herkesin elinde telefon oluverdi. Otoyolarda hızlandık. "Bi kaset koyup, neşemizi bulduk". Daha çok kazandık, daha çok harcadık. Bi sürü alışveriş merkezimiz oldu. Hem de klimalı.


Değişim çok hızlı oldu.



Yeni düzenin kolaylıklarına çabuk alıştık. Fakat iki şey bu hıza yetişemedi: Birincisi kanunlar, kurallar, uygulamalar yani devlet veya hukuk düzeni. İkincisi ise bizim kültürümüz, görgümüz, geleneğimiz, eğitimimiz yani asıl biz.


Paulo Coelho idi herhalde söyleyen: Ruhlarımız hızımıza yetişemedi.


Herbirimiz sadece ve sadece kendi çıkarını düşünür olduk. İlgili düzenlemeler ve üstüne bir de eğitimimiz eksik olunca başka insanlarla beraber yaşadığımızı unuttuk. Kendi çıkarımız için her yol mübah oldu. Güya dindar bir milletiz. En önce bozulan ahlak oldu. Ama her alanda. İş yerinde, trafikte, ailede, tribünde.


Yola çıkarken kimseye yol vermemek, lüks arabalarda emniyet şeritlerinden gitmek, işyerinde gizli gizli internette vakit geçirmek, en az işle en çok parayı nasıl kazanırım diye kafa yormak, kopya yazılım kullanmak, kopya film seyretmek, başkasının boşluğunu kollayıp oradan saldırmak, yasalardaki açıkları değerlendirmek, yada hertürlü kural uygulayıcılarına farkettirmeden uygunsuz işler yapmak, kalabalıkta otobüse binerken hafifçe omuz atmak ve öne geçmek. Aklıma bir çırpıda gelen ve sanırım herkes tarafından "a noolcak canım, herkes yapıyo" diye değerlendirdiğimiz ve ahlaki olup olmadığını düşünmediğimiz olaylar.



Bence Avrupa ile en çok burada ayrılıyoruz birbirimizden. Onlar kişisel özgürlükleri genişletirken birbirlerinin sınırlarını nasıl işgal etmeyeceklerini belirlemişler. Kültürleri bu şekilde gelişmiş ve ayrıca uygulamaları da çok sıkı bir şekilde kanunlar, standartlar ve düzenlemelerle kontrol altına alınmış. Maksimum bireysellikle toplum hayatında birbirlerinin ayaklarına basmadan yaşıyabiliyorlar.



Bu durum tespiti idi. Başka bir yazıda da bu durum nasıl düzeltilir diye ahkam keserim. Daha çoook fırın ekmek yemek lazım çoook.

Sağlıcakla.

Devamını okumak için...

Can'ın Çorabı

Dün akşam eve geldiğimde Can'ın çorapları şu şekildeydi.



Kendisi de durumun farkında olacak ki çorabını çekiştirerek parmağının görünmemesini sağlamaya çalışıyordu.


Bana komik geldi. Çok güldüm.


Can da büyümeye başladı herhalde.

Devamını okumak için...

21 Mayıs 2007

Su Küçüğün Söz Büyüğün

Fenerbahçe - Gazsaray maçı için başka yoruma gerek yok herhalde.
Devamını okumak için...

18 Mayıs 2007

Nihayet

Ağlamak istiyorum sayın seyirciler. Niyahet dargın kardeşler barıştılar. Hem sağda hem de solda.

Uzlaşmayı bilmiyoruz. Biz neysek siyaset de o. İki şeritin birleştiği yolda bile birbirimize yol vermeyip kavga çıkaran bizler Cumhurbaşkanlığı seçimi için uzlaşma olmayınca "Aaaa ne ayıp" diyoruz.

Yıllardır Fenerbahçe Gazsaray derbilerini gerenler şimdi alkış polemiğine giriyorlar. Herkes centilmen olsa nasıl satar spor gazeteleri? Nereden beslenir spor medyası?
Samimi olalım, kimseyi kandırmayalım. Kendimiz için istediğimizi başkası için de istemedikçe hiç bir yere varamayız.
Bak cuma cuma kızdırdırlar beni gene :))

Devamını okumak için...

17 Mayıs 2007

Yazamadım çoktandır

Yazamadım çoktandır. Browser'ımın ana sayfası olduğundan herseferinde artık yazayım şuraya diyorum ama bi türlü elim varmadı.


Tanıyanlar bilir, biz ailecek pek telaşlıyızdır. Yapacak şeyler çok, zamanımız azdır. İşlerimiz yetmezmiş gibi kafayı dağıtmak için de organizasyonlar yapıp koştururuz. Sonra da bu tempodan; sanki sorumlusu biz değilmiş gibi; şikayet deriz.


Neyse yaz yavaş yavaş geliyor. Benim işler de biraz temposunu düşürecek gibi görünüyor. Global ısına ısına erkenden mayışmaya başladık.


Aklımda bi sürü şeyler birikti. Büyük ihtimalle gene yazamayacağım hepsini ama tekrar canlandırmak gerek.

Devamını okumak için...