21 Eylül 2006

Uzun süredir yazamadım

Gene bir koşturmadır gidiyo. Size geçen hafta sonundan itibaren neler yaptık, kimler nerelere gitti geldi, hala nerelerde ve hatta daha nerelere gidecek bir anlatayım. Sonra siz karar verin bu koşturmacada blog yazılır mı yazılmaz mı diye.

Geçen hafta cuma günü Burcu'nun işyerinde yeni yerleşim için tadilat olduğundan işe gitmedi. Ben de öğleden sonra izin alarak eve geldim. Can'ın siparişi Lazanya'yı (annem o kadar malzemeyi neye koyarsan güzel olur diyo) yedikten sonra Can'ı evde Ayşe Hanımla bırakıp Burcu ile beraber caddede dolaştık. Uzun bir aradan sonra çocuk filmi olmayan bir film izledik. Oturup sohbet ettik. (Fırtına öncesi sessizlik) İstanbul'da çoktandır birbirimize böyle vakit ayırmamıştık. İyi geldi.
Cumartesi sabah kahvaltısında misafirlerimiz vardı. Erkenden bizde oldular. Çoluk çocuk hep beraber kahvaltı edip (bu arada biri 4 diğeri 3,5 yaşındaki iki canavardan bahsediyorum) Polonez Köyün ilerisindeki Cumhuriyetköy'de at binmek üzere yola çıktık. Üç kişi saat onbirden öğleden sonra ikiye kadar Cengiz hocadan ders aldık. Hoca'ya "Benim internette bi sayfam var. Onun için sizinle röpörtaj yapabilir miyiz?" diye sordum. O da önemli bişii sanmış olacak ki, "Atlarla beraber foroğraflar çekeriz. Yapacağımız zaman önceden haber ver." dedi. Bakalım, ilginç olacaktır diye düşünüyorum. Dersten sonra hocanın tavsiyesiyle Alemdağ yolunda Atevi adında binicilik malzemeleri satan biyeri aramaya başladık. Benim aslında beni pek hayal kırıklığına uğratmayan yön bilgim sayesinde 1 saatte ancak bulabildik. Aklımızdan "hani ucuz falan olursa alalım birer pantolon çizme falan" diye geçiyordu. Fiyatlarını görünce pek bir eğlendik. "O paraya at alınır yav". Eve gelip süper mahalle pidecisinin lahmacunlarını önce limonlayıp sonrada beraberinde gelen garnitürleri içine sarıp güzelce mideye indirdik. Eşlerimizin pek sevgilisi Playstation 'da ralli oyunununda hakkını verdikten sonra misafirleri uğurladık.
Akşam Fenerbahçe'nin maçı olduğundan ve arkasından işyerindeki yöneticim ve eşi ile buluşacağımızdan Can'ı Ayşe Teyzeye götürdüm. Oradan da Şükrü Saraçoğluna yetiştim. Macın sıkıcı 60 dakikasından sonra çıktım ve taksi ile kulübün otoparkına gelen Burcu ile buluştuk. (Goller ben çıkınca oldu. Beni bekliyorlarmış.) Oradan da karşıya geçip Ulus29'a gittik. Maçtan sonra yolda giderken Burcu'nun getirdiği bebek popo silme mendilleri ile yarı ıslak bir duş aldım. Pek keyifli ve lezzetli bir yemekten sonra bi de Kartal'a dönüp Can'ı aldık. Yolda Burcu yorgunluktan uyudu. Ben de içilen şarabın ve Burcu üşümesin diye açılan kaloriferin etkisiyle otomatik pilotta gittim. Herhalde saat bir buçuk falan gibi evdeydik.
Pazar günü erkenden kalkıp 08:15 hızlı feribot ile Yalova'ya geçtik. Günü ve hatta geceyi Yalova'da geçirip gece 22:30 gibi bi seferle döndük. Arada kanat, bira, mangal üçlüsünü de aradan çıkarttık.
Haftaiçi yoğun tempo çalışmanın arasında çarşamba günü Aksaray'a günübirlik gittim. (uçakla Konya arabayla Aksaray; akşam arabayla Kayseri (yol üzerinde Asmalı Konak akşam yemeği, Kayseri'den uçakla İstanbul) Perşembe akşamı Fenerbahçe'nin süper Randers maçını stadtan izledim. (100. yılında tüm Fener klasiklerini yaşıyoruz. Bununla ilgili daha sonra yazıcam.) Cuma günü fabrikanın 20. kuruluş yıldönümü kutlamaları vardı. Ayrıca Pazar günü de Hasandağ tırmanışı yapılacaktı. Bu nedenle cuma'dan itibaren haftasonu Aksaray'da geçirdim.
Burcu'nun da perşembe önemli toplantı ve ardından akşam yemeği vardı. Cuma ve Cumartesi çalıştay(workshop) yaptılar. Zaten pazar günü gündüz de bir haftalık eğitim için İsviçre'ye uçtu. Takip edenler bilecektir bizim bi de oğlumuz vardı. Onu da cuma beraberimde Ankara'ya götürdüm. Babane ile Dede havaalanında karşıladılar. Tüm haftayı orada geçirdi. Yarın annemle beraber gelecekler. Geldikten sonra Ankara hikayelerini anlatırım.
Pazar günü Hasandağ'ına çıktım. Ööle kolay söylediğime bakmayın. Ayrıca anlatıcam macerayı.
Pazartesi akşam tekrar İstanbul. Hazır Burcu ve Can yokken diye düşünerek hergün mesaiye kalıyorum.
Araya bi de blog sıkıştıramadım. Kusura bakmayın.( Zaten kim kusura bakacakki, google dan şansına birileri denk gelecek de, sitede kaldıkları 0 (yazıyla sıfır) saniye boyunca bunları okumaya alışık olacaklar da, bi de yazmadım diye kusura bakacaklar :))) peh.)
Aklımdaki konular birikti. Yazılar geliyor. Sağlıcakla.

5 yorum:

ZUHAL YALÇIN'IN KARNAVALI dedi ki...

Belki yazıların devamını merak edenler vardır ne dersin;))Mail adresine bakacağım şimdi adresini bulabilirsem bizim son zamanlarda bilgisayarlarımızda dolaşan bir reklam var (bizim sülaledekilerin hepsi F.B'lidir de;))sana da ulaştırayım ;)))
EŞİN VE YAVRUNLA GEÇİRCEĞİNİZ UZUUUN,MUTLU SEVGİ DOLU BİR HAYAT DİLİYORUM.
SEVGİYLE KALIN...

ZUHAL YALÇIN'IN KARNAVALI dedi ki...

Maalesef mail adresini bulamadım onun için atamıyorum neyse başka sefere artık;))

ustertuna dedi ki...

@zuhal yalcın
sizin gibi bir sanatçı tarafından takip edilmek büyük bir keyif.

Mail adresimi size mail ile gönderiyorum.

iyi dilekleriniz için çok teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Canım yaw ben bile yoruldum okurken... :))

ibeking dedi ki...

bu arada can'la hangi arada derede beraber oldunuz? yazık yaaa, bize yollayın bari..